Sidyma Antik
Kenti, Fethiye-Kaş yolu üzerindeki Eşen’den ayrılan yolda 17 km sonra,
Seydikemer İlçesi’ne bağlı Dodurga Köyünün bir mahallesinde yer almaktadır.Antik
kentin girişine geldiğinizde minaresi olmayan köy camisi ile karşılaşırsınız.Caminin
duvarlarında kullanılan antik taşları,bahçesindeki lahitleri gördüğünüzde
şaşırmak mümkün.İronik biçimde lahitlerin içinde sonradan birilerinin
gömüldüğünü ve mermerden mezar taşları konulduğunu göreceksiniz. Caminin sol
duvarından başlayan taşlı patikayı takip ettiğinizde hemen solunuzda sizi kümes
olarak kullanılan bir lahit karşılar,yanında Stoa’ya ait olduğu düşünülen sütunlar
vardır ileride bulunan büyük bir meşe ağacının (köylüler Palamut diyor) solundan
devam ettiğinizde sarı kırmızı işaretleri takip ederek bir tarlaya çıkarsınız
tarlanın etrafında anıt mezarları,lahitleri , duvarları yıkılmış yapıları
görebilirsiniz.Yukarıda bulunan tiyatrosundan geriye sadece birkaç basamak
kalmıştır.Toprak yolu takip ederek köyün merkezine, geldiğiniz yere çıkarsınız.
Sidyma
Antik Kenti’nin eski tarihi hakkında bugün çok fazla bir bilmemekteyiz. Sidyma
adı, Tıpkı İdyma, Didyma kent isimlerinde olduğu gibi Yunanca değil, yerli bir
kelimeden Yunanlaştırılmıştır. Bölgenin en eski halklarından olan Hitit-Luvi
halkları, bu toprakların en eski sahiplerindendir. Roma Dönemi’nde büyük
gelişme gösteren antik kent Bizans Dönemi’nde de varlığını sürdürmüştür.
Sidyma
Antik Kenti’ndeki yazıtlar ve ele geçen sikkeler kentin tarihini M.Ö. I.
yüzyıldan daha eskiye dayandığını götürmektedir. Kent Roma Dönemi’nde büyük bir
gelişme göstermiş ve bu durum Bizans Dönemi’nde devam etmiştir. M.Ö.
168/67 deki büyük Lykia birliğindeki 23 kentin içinde ismi geçmektedir.Daha
sonra kurulmuş olan 36 kentin dahil olduğu Koinon’a da katılmıştır.
Roma
Dönemi’nde Marcus’un (450-456) imparator olmadan önce Perslere karşı yapılan
savaşta yer alması, Lykia Bölgesi’nde hastalanması sonucunda Sidyma’ya
bırakılmıştır. Marcus, Sidymalı iki kardeşin evine yerleşir. Marcus
iyileştiğinde bu kardeşlerden biri Marcus’a “Eğer imparator olsaydın bize nasıl
bir iyilik yapardın?” diye sorunda, Marcus da ona “ Bunun olması imkânsız. Olsaydı
sizi şehrimin en önde gelen kişileri yapardım.” diye yanıtlar. Fakat II.
Thedosius’un ölümünün ardından kader ağlarını örer ve Marcus Roma İmparatoru
olur. Sidyma’daki misafir olduğu evde yaptığı görüşmeyi unutmayan Marcus,
İmparator olduğunda da kendisini evinde ağırlayan bu kişilere olan
minnettarlığı ve yaptıkları konuşmanın etkisinde kalmış olacak, bu iki kişiyi
yüksek makamlara getirir. Sidyma’dan da ilgisini eksik etmez.
Sidyma
Antik Kenti’nden günümüze bugün çok fazla bir şey kalmıştır. Antik kente
ait akropol, Dodurga Mahallesi’nin kuzeyinde iki bölümlü tepede yer almaktadır.
Tepenin güneydoğu eteği boyunca 365 m. uzunluğunda, yer yer 3 m. yüksekliğinde
erken döneme ait bir duvar, akropolü çevrelemiştir. Duvarın doğu ucu polygonal
(çokgen) biçimde yapılmıştır. Burada kapı ve gözetleme kulesi de bulunmaktadır.
Akropolün kuzey eteğinde yer alan kalıntılar hakkında henüz bir bilgi yoktur.
Bu kalıntıların büyük olasılıkla Lykia mezar anıtları olduğu
düşünülmektedir.
Ayrıca iki tepe arasındaki çok sayıda mezarlar Ksanthos
ile Pınara’dakilerle yakın benzerlikleri vardır. Pınara Antik Kent’de
benzerleri görülen, güvercin yuvası şeklindeki kaya mezarlarının yanı sıra ev
veya lahit şeklindeki mezarlar da Sidyma’nın önemli sembolleridir
Köyün ortasında kitabesinde bir stoaya ait olduğu
anlaşılan sütunlar vardır. Kitabeye göre bu yapının Cladius (41-54) zamanında
yapıldığı anlaşılmaktadır. Stoa, Antik Yunanistan mimarisinde bir sokak ya da
agoranın yanında yer alan, üstü kapalı, sütunlu galerilere verilen addır.
Stoalar yönetim ve ticaret merkezleri olarak kullanılan halka açık
yerlerdir. Stoanın güneyinde, şimdi düz bir alan halinde agora, kuzeyinde
ise Cladius döneminde yapılan cella
duvarlarının kuzey kısmından biraz ayakta kalmıştır.
Stoanın kuzeyinde ise İmparator’a ve Artemis’e adanmış, 9 m. uzunluğunda bir
tapınak yer almaktadır. Dodurga köyünün Sidyma Antik Kenti’nin neredeyse tam
üstüne kurulması, antik kentin zaman içinde yıpranmasına, eserlerin yok
olmasına ve köy yapılaşmasının verdiği tahriple, bazı kalıntıların zor seçilip,
çoğuna ulaşılamamasına neden olmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder