16 Ekim 2018 Salı

DUBROVNİK - HIRVATİSTAN

Dubrovnik ya da eski adıyla Ragusa, Hırvatistan'ın Adriyatik Denizi sahilinde bulunan, Orta Çağdan kalma tarihi eserleri ile ünlü şehri. Şehrin nüfusu 49.000'dir. Hırvatistan 'ın 1991'de Yugoslavya'dan ayrılışı sırasında çıkan iç savaşta, Sırp saldırıları nedeniyle şehirdeki tarihi eserler önemli ölçüde zarar gördü.


Dubrovnik gezilecek yerler listesinin ilk sırasında, kenti denizden gelebilecek tehlikelere karşı korumak amacıyla 13. yüzyılda inşa edilen Eski Şehir Surları bulunuyor.
Bazı kısımlarında yüksekliğin 25 metreye kadar çıktığı surların, kara tarafındaki bölümlerinin genişliği 4 ila 6 metre arasında değişiyor. Deniz tarafında ise genişlik, 1,5 metreden başlayıp 3 metreye kadar ulaşıyor. Surların koruduğu Eski Şehir bölgesine giriş için günümüzde Pileve ‌Ploce kapıları kullanılıyor.
Kenti daha güvenli hale getirmek için Orta Çağ’ın ilk dönemlerinde surların kuzeyine ‌Minčeta Kulesi, doğuya ‌Revelin Kalesi inşa edilmiş. Güneydoğu kısmında ‌Saint ‌John Kalesisavunmanın merkezini oluştururken, limanın güvenliğinden ‌Revelin Kalesi’ndeki askerler sorumluymuş. ‌Bokar ve ‌Lovrijenac kaleleri ise surların batısından gelebilecek tehlikelere karşı koymakla görevlendirilen yapılarmış
.Dubrovnik’in tarihi kısmının tam ortasından geçen ‌Stradun Caddesi, surların ardından gezginlerin kentte en yoğun ilgiyi gösterdikleri ikinci turistik bölge konumunda.
Pile Kapısı’ndan limana kadar uzanan caddenin resmi adı aslında ‌Placa. Ancak yerel halktan hiç kimse bu adı kullanmayı tercih etmiyor. Hatta caddeden ‌Stradun adıyla bahseden gezginlere, ilginç bir şekilde daha fazla yakınlık gösteriyorlar.
Pile’dan 300 metre uzunluğundaki caddeye giriş yaptıktan sonra Büyük ‌Onofrio Çeşmesi’ni, Saat Kulesi’ni, ‌Sponza Sarayı’nı, ‌St. ‌Blaise ile ‌Fransisken kiliselerini, ‌Dominikan Manastırı’nı ve ‌Orlando Sütunu’nu ziyarete öncelik verebilirsiniz.
Gezintiniz sırasında dinlenmeye ihtiyaç duyarsanız, cadde üzerindeki kafelerden birine oturabilirsiniz. Eğer gün batımına doğru kentin bu kesiminde olursanız, eşsiz güzellikteki manzaranın tadını çıkartma fırsatına sahip olabilirsiniz.
Eski Şehir’e en yakın denize girilebilecek nokta konumundaki ‌Banje ‌Beach‘e ulaşabilmeniz için ‌Ploče Kapısı’nı geçtikten sonra 17. yüzyıldan kalma karantina istasyonunun olduğu yöne doğru 100 metre kadar yürümeniz gerekiyor. Konuklarına Eski Şehir ve ‌Lokrum Adası manzarası eşliğinde deniz keyfi yapabilme fırsatı veren plaj, gün batımını izlemek isteyen gezginler arasında da bir hayli popüler.
Tüm ihtiyaçlarınızı rahatlıkla karşılayabileceğiniz bir işletmenin faaliyette olduğu ‌Banje’de denize girip serinledikten sonra günün geri kalan zamanını güneşlenerek geçirebilirsiniz.
Sakince dinlenmek yerine zamanınızı daha hareketli bir şekilde harcama niyetinde olursanız kano, ‌parasailing gibi su sporları olanaklarından yararlanabilirsiniz. Güneş battıktan sonra plajda zaman geçirmeye devam ederseniz, gece eğlencelerine katılarak eğlenebilirsiniz.
Stradun Caddesi’nin doğu ucunda, ‌Ploče Kapısı’nın ü‌st kısmında yükselen Çan Kulesi‘nin orijinali, 1444 yılında inşa edilmiş.
Rönesans stilinde inşa edilen bu yapı, ilk olarak 1667 depreminde ağır hasar almış. 1929’da ise tamamen yıkılarak günümüzdeki kopyası inşa edilmiş. Ancak kanalın toprakla doldurulan kısmında yükselen yeni çan kulesi de eskisiyle aynı kaderi paylaşmış ve 1979 yılında meydana gelen depremde zarar görmüş. Bunun üzerine 1987’de şehir konseyinin aldığı kararla yapının temeli ve duvarları güçlendirilmiş.
380 ‌x 380 santimetrelik alan üzerine inşa edilen 26 metrelik kulenin üzerinde ayın hareketlerini gösteren ve “ahtapot” ismiyle anılan bir saat yüzü yer alıyor. Ü‌st kısmındaki 2 tonluk çana vuran bronz krikolara ise yerel halk, ‌Maro ve Baro isimlerini vermiş. Bu parçaların orijinalleri, Rektör Sarayı’nda sergileniyor.
Kentin simge yapılarına yakınlığı nedeniyle Pile Kapısı, gezginlerin ‌Dubrovnik gezilecek yerler listelerinin vazgeçilmezi konumunda.
Yüzyıllar boyunca Eski Şehir’in ana girişi olarak kullanılan görkemli kapı, 1537‘de inşa edilmiş. Eskiden ahşap olan köprüsü kenti dışarıdan gelebilecek tehlikelerden korumak için akşamları kapatılıyormuş. Ancak sonraki dönemlerde kapının bu kısmı sökülmüş ve yerini günümüzde de yaya trafiğine açık durumdaki taş köprüye bırakmış.
Rönesans stilli dış yüzünde kentin koruyucu azizini betimleyen heykeli görebileceğiniz askeri yapının, içine doğru ilerlediğinizde, 1460 yılından kalma iç kapıyı inceleme fırsatı yakalayabilirsiniz. Burada da ‌St. ‌Blaise’i tasvir eden bir heykel bulunuyor. Gotik tarzdaki kemeri aştığınızdaysa popüler ‌Stradun Caddesi’ndeki gezintinize başlayabilirsiniz.

















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder