11 Temmuz 2017 Salı

ELBRUZ DAĞI KAFKASLAR

Kafkaslar ve Rusya’nın en yüksek dağı olan Elbruz Dağı 5642m (Balkarca Mingi Tav-Buzul Dağ )  "Ruhların Kralı", "Tanrıların Tahtı", "Mutluların Yeri " ve "Kutsal Yükseklik" diye de adlandırılır. Rusya Federasyonu Güney Federal Okrugu içindeki Kuzey Kafkasya ekonomik bölgesinde,
Kabardey Balkarya'da, Gürcistan sınırının 11 km kuzeyinde, Tiflis in yaklaşık 270 km kuzey batısında yer alır.
Dünya dağcılarının gözdesi olan ve birbirine yakın çift zirvesiyle her zaman ilgi odağı olan Elbruz Dağı’na çıkmayı bir sene öncesinden Gürcistan’daki Kazbek Dağı’na 5047m çıkışımız sırasında konuşmaya başlamıştık.Uzunca bir araştırmadan ve maliyet hesaplarından sonra dağa bir faaliyet düzenlemeye karar verdik.İzmir’li ekibimiz dört kişiden oluşuyor (Ercüment,Atilla,Kamer,Prof.Dr.İsmet Bey) . Hazırlıklarımızı heyecanla tamamlayıp 13 Ağustos 2013 günü uçakla İzmir'den hareket ettik. İstanbul üstünden aktarmalı olarak 14 Ağustos sabah 03:00 de Krasnodar havaalanına vardık (Rusya'nın Karadeniz bölgesindeki kenti) .Transfer için önceden şöforlü bir minibüs ayarlamıştık şoförle buluştuk. İsmi Tahir, biraz Rusça biraz Türkçe konuşarak anlaşıp yola çıktık (daha önceden aldığım Rusça derslerinin faydasını gördük )  Krasnodar -Terskol arası yaklaşık 500 km ve 8-9 saat süren uzun bir yol. 
Minibusu 13.000 rubleye tuttuk ( yaklaşık 764 lira )  . Elbruz dağı için ulaşmanız gereken en uygun yer Terskol kasabasıdır, buraya ulaşmak için Nalçik veya Mineralnıy Vodi şehirlerine uçak bulabilirseniz yol daha da kısalır.
 Yolda kısa molalar vererek öğlen saatlerinde Terskol'a ulaştık. Terskol'un yerel halkından olan Abdulkerim Bey Terskol’da kalacağımız oteli ve 3800 m de kalacağımız konteynerleri önceden ayarlamıştı.Otele yerleştikten sonra biraz dinlenip akşam yemeği için Abdulkerim'in ağabeyi olan Abdulhalim'in restoranına gittik. (Abdulhalim , Karaçay Balkar Cumhuriyetinin Dağcılık Federasyonu Başkanı ve 2011 de Everest'e tırmanmış.) Akşam onlarla sohbet ettik. Ertesi gün yüksekliğe uyum sağlamak ve çevreyi görmek için Terskol kasabasının güney doğusundaki Terskol dağının 3100 mt sine kadar tırmandık, fotoğraflar çektik.Buradan Elbruz Dağı ve batısındaki dağ silsileleri görülmeye değer.

Elbruz ana kamp 3800m
Terskol'da bir otelin içinde her türlü dağcılık malzemesini kiraya veren bir dükkan var adamın adı Albert.Plastik ayakkabılar günlük 250 ruble ( 14 Lira) . Atilla abi ve Kamer geçen sene buraya geldiklerinden kiralık malzeme bulunabileceğini biliyorlardı bu yüzden ayakkabı getirmediler ve buradan kiraladılar.
16 Ağustos günü Terskol'a 4 km uzaklıktaki teleferik başlangıç istasyonu olan 2350 m yükseklikteki Azau'ya gittik teleferikle 3800 m deki Garabashi ana kampına vardık. Burada adeta konteynerlerden bir köy kurulmuş 20-25 tane kadar var .Dünya'nın değişik yerlerinden gelen dağcılar birbirleriyle sohbet edip fotoğraf çekiyorlar. İstanbul’dan da gelen 8 kişilik Rota ekibi ile karşılaştık biraz sohbet ettik . 19 Ağustos Ptesiyi Salı ya bağlayan gece dağa çıkış yapacaklarmış 2 rehber tutmuşlar.
 Aynı gün aklimatize olmak için(vücudun yüksekliğe uyum sağlaması) kar ve buz ortamında 4200 mt deki Priut 11 istasyonuna kadar yürüyüş yaptık kar yağışının başlamasıyla kampa geri döndük. 4200 m de kalacak konteynerler var fakat nefes almadaki güçlük nedeniyle grupların çoğu 3800 m deki ana kampta kalmayı tercih ediyor.Dönüşte malzemelerimizin büyük kısmını 3800 m de kalacağımız konteynere bıraktık .Abdulhalim in yeğenleri Ahmat ve Dalhat burada pansiyon olarak kullanılana konteynerleri kiraya veriyorlar ve rehberlik,yemek gibi işlerin bir kısmını organize ediyorlar.
Deniz seviyesinden bu kadar yükseğe gelmek akut dağ hastalığına yol açabilir o yüzden tansiyon kontrolü yapıyoruz .Aynı gün Terskol’da kalcağımız otele döndük Atilla abi her ihtimale karşı yanında klasik bir tansiyon aleti getirmişti . Dr.İsmet bey tansiyonlarımızı kontrol etti, bizimkiler normal ancak kendi tansiyonu çok sekti (21/10 ) yüksek bölgede kaldığımızdan bunun tansiyonu etkilemesi beklenen bir şeydi ancak İsmet bey'in tansiyonu anormallik gösteriyordu halbuki kendisini çok iyi hissettiğini söylüyordu.Tansiyon düşürücü ilaçlar aldıktan sonra günün geri kalan kısmını dinlenerek geçirdi.Elbette morali bozulmuştu hiç beklemediği bir şeyle karşılaşmıştı, buraya gelmeden önce de kendini çok iyi hissettiğinden hiç tansiyon kontrolü yapmamıştı.Bizler ise yola çıkmadan önce İzmir Çankaya'daki özel bir poliklinikte kardiyoloji muayenesi olup sonuçların normal olduğunu görmüştük, muayeneyi ücretsiz yaptıklarından bizimkisi de biraz tesadüfi olmuştu.Ertesi sabah İsmet Bey'in tansiyonunu tekrar kontrol ettik maalesef hiç bir değişiklik göstermiyordu.Telaşlanmaya başladık hepimizin morali bozulmuştu, İsmet Bey devamlı spor yapan ekipteki en iyi kişilerden biriydi.Kendisi daha önce bir böbrek rahatsızlığı geçirdiğini söyleyip tansiyon yüksekliğini buna bağladı.Güçlü ilaçlara rağmen tansiyonun düşmemesi çok riskliydi.Bulunduğumuz bölgedenin tıp açısından donanım eksikliğini de düşünerek hemen Türkiye'ye dönmesine beraberce karar verdik. Gerekli ayarlamaları yaptık ,ertesi sabah erkenden İsmet bey dolmuş ve taksi ile Krasnodar'a oradan da Antalya üzerinden İzmir'e döndü kendisi ile devamlı haberleştik, böbreklerinde bir problem yok tansiyonu düşmeye başlamış. Durumunun iyiye gitmesi moralimizi düzeltti. Bu olay bize yüksek dağlara gitmeden önce muayene olmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlattı.
17 Ağustos ctesi günü öğlen saatlerinde 3800 mt deki konteynerden yapılmış barakamıza yerleştik, hava durumunu sürekli kontrol ediyoruz hava açık ,aklimatize olmak (vücudun yüksekliğe uyum sağlaması) için bir güne daha ihtiyacımız var. Pazar günü kar yağışı veriyor, ptesi ve salı günü hava iyi görünüyor.Ancak dağdayız ve havanın ani değişimlerini dikkate almak gerek .Havanın dengesizliği planlarımızıda etkiliyordu.Pazar günü hava sisli ve hafif kar yağışı var buna rağmen  aklimatize olmak için 4800 mt ye çıkmaya karar verdik ancak havanın kötüye gitmesi sebebiyle 4200 mt den geri döndük ve günün geri kalanında malzemelerimizi kontrol edip ayarlarını yapıp dinlendik. Son kontrollerdensonra 20 Ağustos Salı günü 03:00 de çıkışa başlamaya karar verdik.Buzlanma ve kar durumuna göre Bizi 4600 veya 4800 mt ye kadar götürecek kar kamyonunu ayarladık kişi başı 100 Euro alıyorlar ve 10-11 kişi olmak gerekli.Böylece yolun büyük kısmında hamallık yapmaktan kurtulacak ve enerjimizi koruyacaktık.Sabah 03:00 de kar aracı ile yola çıktık  aynı konteynerde kaldığımız 2 Rus dağcı da bizimle birlikte yola çıktılar. Yolda bir çok grupla karşılaştık bir kısmı 4200m den hareket etmişti. Hava açık yıldızlar çok net görünüyor sanki başka bir gezegene ışınlanmış gibiyiz, dondurucu bir hava var. Araç ağır ama çok sallantılı yukarı doğru hareket ettik meyil arttıkça hepimiz aracın arkasına çuval gibi yığılıyoruz, tek kolumla kasayı tutarken diğer elimle fotoğraf çekmeye çalışıyorum, sık sık geride bıraktığımız ay ışığındaki manzararayı izliyorum. Araç bizi 4900 mt ye kadar çıkarabildi . Atilla Abi ben ve Kamer saat 04:00 de çıkışa başladık hava çok soğuk ve dondurucu rüzgar var.  5100 mt ye geldiğimizde Kamer'in klasik bağlamalı kramponu ayağından çıktı, bir türlü takılamıyor.Halbuki bir gün önce kramponunu iyice kontrol etmişti. Aşağısı çok tehlikeli tam buzulun üstü, riskli bir noktadayız bu yüzden geri dönmeye karar verdi. Benim devam etmeme Atilla abi ninde Kamer'le beraber geri dönmesine karar verdik.Hava henüz aydınlanmadı,alın fenerlerindeki ışıklar sayesinde onları izliyorum kar aracına ulaştılar.Çıkışa devam ediyorum önümde 4 kişi var 200-300 mt  geride ise küçük gruplar halinde dağcıların ışıkları görünüyor.
5300 mt de dağın doğu ve batı zirvelerinin tam ortasındaki boyun bölgesine geldiğimizde dondurucu rüzgar iyice arttı ,ellerim ve bacaklarım sızlıyor .Yok dedim olmayacak , geri dönüş düşüncesi beynimi kemirmeye başladı.Hava aydınlanmaya başlamıştı biraz daha bekleyip güneşin geldiği bölgelerde biraz ısınmaya karar verdim.Önümdeki diğer dört kişiyle konuştum en öndeki rehber Rus diğerleri Balkar Türk’ü, malzemeleri profesyonel malzemelere benzemiyor ama durumları iyi görünüyor.Bu iklimde doğup yetişmelerinden dolayı ortama alışık olmalılar...
Boyun kısmından itibaren batıya doğru yükselmeye başladık çıkış gittikçe dikleşmeye başladı, kazma kullanmak zorunlu 60-70 metrelik iki parça haline sabit ip hattında kendimi emniyete alarak kazmanında yardımıyla yükselmeye başladım.Bir saat sonra sırt hattında düz bir alana ulaştım zirve karşımda duruyo beş dakika mesafede.Zirveye ulaştığımda hava iyice aydınlanmıştı, Kafkas Dağlarının insanı büyüleyen müthiş manzaraları var ,sanki bulut denizinin üsütünde gibiyim…. Zirveye ulaşan diğer  dağcılarla birbirimizi tebrik ettikten sonra fotoğraf çekmeye koyuldum, hava iyi zirvenin tadını çıkarmalıyım...Diğer gruplar da zirveye ulaşmaya başladı.Fazla oyalanmadan dönüşe geçtim.Sabit ip hattı tırmanıcılarla dolu ve bir çok dağcı aşağıda boyun kısmında sıra bekliyor.İpi kullanarak inmem mümkün görünmüyor.Benden önde kendi iplerine bağlı olarak inen 6 kişilik grubun açtığı izleri kullanarak inişe başladım boyun kısmına geldiğimde bizim İstanbul Rota grubuyla karşılaştım mola vermişlerdi biraz sohbet ettik fotoğraflarını çektim.Doğu zirvesinin altından yan geçişe devam ettim yaklaşık 500-600 mt lik bir yan geçiş var , sağ yanımda buzul var sonrası uçurum. Gelen grupların açtığı izleri kullanıyorum önümdeki altı kişilik grup inişe devam ediyor. Yukarı çıkarken dikkat ettiğim kritik bir geçiş noktası vardı oraya yaklaştığımda önümdeki 6 kişilik grubun mola verdiğini gördüm arkalarında Uşba Dağı 4710 mt ve 4690 lik çift zirvesiyle harika görünüyordu bir kaç fotoğraf daha çekerek makinayı sırt çantama koydum mola veren grubu da geçerek yaklaşık 8-10 mt lik kritik geçiş noktasına geldim yukardan akan toz kar izleri örtmüştü zeminin altı buz olabilir ve tehkike yaratabilirdi bu yüzden buz kazmasıyla geçmem gerekti, çantamı ayaklarımın dibine koyup kazmayı çıkarırken bir anda sırt çantam buzul uçurumuna doğru kaymaya başladı, hamle yapsam yakalacağım fakat durduğum nokta çok tehlikeli , kıpırdayamadım bile. 150 mt ötede takılıp duran çantamın içinden fotoğraf makinamın çıkışını hazin bir şekilde izledim makina çantanın 40 mt aşağısında durmuştu. Aşağıya inip malzemeleri alabilirmiyim diye baktım,  yok mümkün değil ölüm tehlikesi var üstelik yanımda teknik malzemede yok. Benim yolda geçtiğim 6 kişilik grubun Rus rehberi de olanları görmüştü, rehber bana sakın oraya inme tehlikeli bölge dedi. Buruk biçimde inişe devam ettim 4700 mt civarlarına gelen bir kar motorsikletine binerek kamp yerine döndüm. Atilla abi Kamer'i kar aracına bindirdikten sonra benim peşimden 5300 m ye kadar gelmiş fakat akut dağ hastalığına yakalanıp geri dönmüş. Birbirimizi tebrik edip çaylarımızı içtik.Ben ranzanın üstünde yatıyorum, konteynerler 8 kişilik 4 tane ranza var.Yaklaşık 3-4 saat sonra bizim konteynere İgor isimli bir Rus Dağ rehberi geldi ve ortadaki boşluğa sırt çantasını koydu. Çanta benim düşürdüğüm çantanın aynısı, bu kadar benzerlik olamaz dedim. Kamer'e çantayı gösterdim, oda onayladı ama Dünya'da bu çantadan sadece sende yok dedi, ama çantanın yanındaki kazma düşürdüğüm kazmam, hemen ranzadan aşağıya atladım ve bu çanta benim dedim nasıl aldınız diye İgor’a sordum. O da olanları bilmediği için önce çantayı vermek istemedi fakat sonra ikna oldu.Bir arkadaşı snow board'la geçerken çantamı görüyor ve alıp kendisine taşıması için veriyor oda tesadüfen bizim kaldığımız konteynere hatta benim ranzanın dibine ayağıma kadar getiriyor.İgor'la birbirimizi daha önce hiç görmedik hiç konuşmadık olanları da bilmiyor. Bu bir mucize olmalı çünkü yaklaşık 200-250 kişinin kaldığı bir bölgede çanta ayağıma kadar geliyor...İgor'a fotoğraf makinamdan bahsettim, eğer bulabilirse sadece sd kartları bana getirmesini istedim , iki gün sonra tekrar o bölgeye gitti ama makinamı bulamadı...

Dağcılık hayatım boyunca çektiğim en güzel fotoğraflar Elbruz’un buzullarında kalmıştı maalesef ve hafızamda unutulmaz bir yer tutacaktı…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder