Kafkaslar ve Rusya’nın en yüksek dağı olan Elbruz Dağı 5642m (Balkarca Mingi Tav-Buzul Dağ ) "Ruhların
Kralı", "Tanrıların Tahtı", "Mutluların Yeri " ve
"Kutsal Yükseklik" diye de adlandırılır. Rusya Federasyonu
Güney Federal Okrugu içindeki Kuzey Kafkasya ekonomik bölgesinde,
Kabardey Balkarya'da, Gürcistan sınırının 11 km kuzeyinde, Tiflis in yaklaşık 270 km kuzey batısında yer alır.
Kabardey Balkarya'da, Gürcistan sınırının 11 km kuzeyinde, Tiflis in yaklaşık 270 km kuzey batısında yer alır.
Dünya dağcılarının gözdesi olan ve
birbirine yakın çift zirvesiyle her zaman ilgi odağı olan Elbruz Dağı’na
çıkmayı bir sene öncesinden Gürcistan’daki Kazbek Dağı’na 5047m çıkışımız
sırasında konuşmaya başlamıştık.Uzunca bir araştırmadan ve maliyet
hesaplarından sonra dağa bir faaliyet düzenlemeye karar verdik.İzmir’li ekibimiz
dört kişiden oluşuyor (Ercüment,Atilla,Kamer,Prof.Dr.İsmet Bey) .
Hazırlıklarımızı heyecanla tamamlayıp 13 Ağustos 2013 günü uçakla İzmir'den
hareket ettik. İstanbul üstünden aktarmalı olarak 14 Ağustos sabah 03:00 de
Krasnodar havaalanına vardık (Rusya'nın Karadeniz bölgesindeki kenti) .Transfer
için önceden şöforlü bir minibüs ayarlamıştık şoförle buluştuk. İsmi Tahir, biraz
Rusça biraz Türkçe konuşarak anlaşıp yola çıktık (daha önceden aldığım Rusça
derslerinin faydasını gördük )
Krasnodar -Terskol arası yaklaşık 500 km ve 8-9 saat
süren uzun bir yol.
Minibusu 13.000 rubleye tuttuk ( yaklaşık 764 lira ) . Elbruz dağı için ulaşmanız gereken en uygun yer Terskol kasabasıdır, buraya ulaşmak için Nalçik veya Mineralnıy Vodi şehirlerine uçak bulabilirseniz yol daha da kısalır.
Minibusu 13.000 rubleye tuttuk ( yaklaşık 764 lira ) . Elbruz dağı için ulaşmanız gereken en uygun yer Terskol kasabasıdır, buraya ulaşmak için Nalçik veya Mineralnıy Vodi şehirlerine uçak bulabilirseniz yol daha da kısalır.
Yolda kısa molalar vererek öğlen saatlerinde
Terskol'a ulaştık. Terskol'un yerel halkından olan Abdulkerim Bey Terskol’da
kalacağımız oteli ve 3800 m de kalacağımız konteynerleri önceden
ayarlamıştı.Otele yerleştikten sonra biraz dinlenip akşam yemeği için
Abdulkerim'in ağabeyi olan Abdulhalim'in restoranına gittik. (Abdulhalim ,
Karaçay Balkar Cumhuriyetinin Dağcılık Federasyonu Başkanı ve 2011 de Everest'e
tırmanmış.) Akşam onlarla sohbet ettik. Ertesi gün yüksekliğe uyum sağlamak ve
çevreyi görmek için Terskol kasabasının güney doğusundaki Terskol dağının 3100
mt sine kadar tırmandık, fotoğraflar çektik.Buradan Elbruz Dağı ve batısındaki
dağ silsileleri görülmeye değer.
Elbruz ana kamp 3800m |
Terskol'da bir otelin içinde her türlü
dağcılık malzemesini kiraya veren bir dükkan var adamın adı Albert.Plastik
ayakkabılar günlük 250 ruble ( 14 Lira) . Atilla abi ve Kamer geçen sene buraya
geldiklerinden kiralık malzeme bulunabileceğini biliyorlardı bu yüzden ayakkabı
getirmediler ve buradan kiraladılar.
16 Ağustos günü Terskol'a 4 km
uzaklıktaki teleferik başlangıç istasyonu olan 2350 m yükseklikteki Azau'ya
gittik teleferikle 3800 m deki Garabashi ana kampına vardık. Burada adeta konteynerlerden
bir köy kurulmuş 20-25 tane kadar var .Dünya'nın değişik yerlerinden gelen
dağcılar birbirleriyle sohbet edip fotoğraf çekiyorlar. İstanbul’dan da gelen 8
kişilik Rota ekibi ile karşılaştık biraz sohbet ettik . 19 Ağustos Ptesiyi Salı
ya bağlayan gece dağa çıkış yapacaklarmış 2 rehber tutmuşlar.
Aynı gün aklimatize olmak için(vücudun
yüksekliğe uyum sağlaması) kar ve buz ortamında 4200 mt deki Priut 11
istasyonuna kadar yürüyüş yaptık kar yağışının başlamasıyla kampa geri döndük.
4200 m de kalacak konteynerler var fakat nefes almadaki güçlük nedeniyle
grupların çoğu 3800 m deki ana kampta kalmayı tercih ediyor.Dönüşte
malzemelerimizin büyük kısmını 3800 m de kalacağımız konteynere bıraktık
.Abdulhalim in yeğenleri Ahmat ve Dalhat burada pansiyon olarak kullanılana
konteynerleri kiraya veriyorlar ve rehberlik,yemek gibi işlerin bir kısmını
organize ediyorlar.
Deniz seviyesinden bu kadar yükseğe
gelmek akut dağ hastalığına yol açabilir o yüzden tansiyon kontrolü yapıyoruz .Aynı
gün Terskol’da kalcağımız otele döndük Atilla abi her ihtimale karşı yanında
klasik bir tansiyon aleti getirmişti . Dr.İsmet bey tansiyonlarımızı kontrol
etti, bizimkiler normal ancak kendi tansiyonu çok sekti (21/10 ) yüksek bölgede
kaldığımızdan bunun tansiyonu etkilemesi beklenen bir şeydi ancak İsmet bey'in
tansiyonu anormallik gösteriyordu halbuki kendisini çok iyi hissettiğini
söylüyordu.Tansiyon düşürücü ilaçlar aldıktan sonra günün geri kalan kısmını
dinlenerek geçirdi.Elbette morali bozulmuştu hiç beklemediği bir şeyle
karşılaşmıştı, buraya gelmeden önce de kendini çok iyi hissettiğinden hiç
tansiyon kontrolü yapmamıştı.Bizler ise yola çıkmadan önce İzmir Çankaya'daki
özel bir poliklinikte kardiyoloji muayenesi olup sonuçların normal olduğunu
görmüştük, muayeneyi ücretsiz yaptıklarından bizimkisi de biraz tesadüfi
olmuştu.Ertesi sabah İsmet Bey'in tansiyonunu tekrar kontrol ettik maalesef hiç
bir değişiklik göstermiyordu.Telaşlanmaya başladık hepimizin morali bozulmuştu,
İsmet Bey devamlı spor yapan ekipteki en iyi kişilerden biriydi.Kendisi daha
önce bir böbrek rahatsızlığı geçirdiğini söyleyip tansiyon yüksekliğini buna
bağladı.Güçlü ilaçlara rağmen tansiyonun düşmemesi çok riskliydi.Bulunduğumuz
bölgedenin tıp açısından donanım eksikliğini de düşünerek hemen Türkiye'ye
dönmesine beraberce karar verdik. Gerekli ayarlamaları yaptık ,ertesi sabah
erkenden İsmet bey dolmuş ve taksi ile Krasnodar'a oradan da Antalya üzerinden
İzmir'e döndü kendisi ile devamlı haberleştik, böbreklerinde bir problem yok
tansiyonu düşmeye başlamış. Durumunun iyiye gitmesi moralimizi düzeltti. Bu
olay bize yüksek dağlara gitmeden önce muayene olmanın ne kadar önemli olduğunu
bir kez daha hatırlattı.
17 Ağustos ctesi günü öğlen saatlerinde
3800 mt deki konteynerden yapılmış barakamıza yerleştik, hava durumunu sürekli
kontrol ediyoruz hava açık ,aklimatize olmak (vücudun yüksekliğe uyum
sağlaması) için bir güne daha ihtiyacımız var. Pazar günü kar yağışı veriyor,
ptesi ve salı günü hava iyi görünüyor.Ancak dağdayız ve havanın ani değişimlerini
dikkate almak gerek .Havanın dengesizliği planlarımızıda etkiliyordu.Pazar günü
hava sisli ve hafif kar yağışı var buna rağmen
aklimatize olmak için 4800 mt ye çıkmaya karar verdik ancak havanın
kötüye gitmesi sebebiyle 4200 mt den geri döndük ve günün geri kalanında
malzemelerimizi kontrol edip ayarlarını yapıp dinlendik. Son kontrollerdensonra
20 Ağustos Salı günü 03:00 de çıkışa başlamaya karar verdik.Buzlanma ve kar
durumuna göre Bizi 4600 veya 4800 mt ye kadar götürecek kar kamyonunu ayarladık
kişi başı 100 Euro alıyorlar ve 10-11 kişi olmak gerekli.Böylece yolun büyük
kısmında hamallık yapmaktan kurtulacak ve enerjimizi koruyacaktık.Sabah 03:00
de kar aracı ile yola çıktık aynı
konteynerde kaldığımız 2 Rus dağcı da bizimle birlikte yola çıktılar. Yolda bir
çok grupla karşılaştık bir kısmı 4200m den hareket etmişti. Hava açık yıldızlar
çok net görünüyor sanki başka bir gezegene ışınlanmış gibiyiz, dondurucu bir
hava var. Araç ağır ama çok sallantılı yukarı doğru hareket ettik meyil
arttıkça hepimiz aracın arkasına çuval gibi yığılıyoruz, tek kolumla kasayı
tutarken diğer elimle fotoğraf çekmeye çalışıyorum, sık sık geride bıraktığımız
ay ışığındaki manzararayı izliyorum. Araç bizi 4900 mt ye kadar çıkarabildi .
Atilla Abi ben ve Kamer saat 04:00 de çıkışa başladık hava çok soğuk ve
dondurucu rüzgar var. 5100 mt ye
geldiğimizde Kamer'in klasik bağlamalı kramponu ayağından çıktı, bir türlü
takılamıyor.Halbuki bir gün önce kramponunu iyice kontrol etmişti. Aşağısı çok
tehlikeli tam buzulun üstü, riskli bir noktadayız bu yüzden geri dönmeye karar
verdi. Benim devam etmeme Atilla abi ninde Kamer'le beraber geri dönmesine
karar verdik.Hava henüz aydınlanmadı,alın fenerlerindeki ışıklar sayesinde
onları izliyorum kar aracına ulaştılar.Çıkışa devam ediyorum önümde 4 kişi var
200-300 mt geride ise küçük gruplar
halinde dağcıların ışıkları görünüyor.
5300 mt de dağın doğu ve batı
zirvelerinin tam ortasındaki boyun bölgesine geldiğimizde dondurucu rüzgar
iyice arttı ,ellerim ve bacaklarım sızlıyor .Yok dedim olmayacak , geri dönüş düşüncesi
beynimi kemirmeye başladı.Hava aydınlanmaya başlamıştı biraz daha bekleyip
güneşin geldiği bölgelerde biraz ısınmaya karar verdim.Önümdeki diğer dört
kişiyle konuştum en öndeki rehber Rus diğerleri Balkar Türk’ü, malzemeleri profesyonel
malzemelere benzemiyor ama durumları iyi görünüyor.Bu iklimde doğup
yetişmelerinden dolayı ortama alışık olmalılar...
Boyun kısmından itibaren batıya doğru
yükselmeye başladık çıkış gittikçe dikleşmeye başladı, kazma kullanmak zorunlu
60-70 metrelik iki parça haline sabit ip hattında kendimi emniyete alarak
kazmanında yardımıyla yükselmeye başladım.Bir saat sonra sırt hattında düz bir
alana ulaştım zirve karşımda duruyo beş dakika mesafede.Zirveye ulaştığımda
hava iyice aydınlanmıştı, Kafkas Dağlarının insanı büyüleyen müthiş manzaraları
var ,sanki bulut denizinin üsütünde gibiyim…. Zirveye ulaşan diğer dağcılarla birbirimizi tebrik ettikten sonra
fotoğraf çekmeye koyuldum, hava iyi zirvenin tadını çıkarmalıyım...Diğer
gruplar da zirveye ulaşmaya başladı.Fazla oyalanmadan dönüşe geçtim.Sabit ip
hattı tırmanıcılarla dolu ve bir çok dağcı aşağıda boyun kısmında sıra
bekliyor.İpi kullanarak inmem mümkün görünmüyor.Benden önde kendi iplerine
bağlı olarak inen 6 kişilik grubun açtığı izleri kullanarak inişe başladım
boyun kısmına geldiğimde bizim İstanbul Rota grubuyla karşılaştım mola
vermişlerdi biraz sohbet ettik fotoğraflarını çektim.Doğu zirvesinin altından
yan geçişe devam ettim yaklaşık 500-600 mt lik bir yan geçiş var , sağ yanımda buzul
var sonrası uçurum. Gelen grupların açtığı izleri kullanıyorum önümdeki altı
kişilik grup inişe devam ediyor. Yukarı çıkarken dikkat ettiğim kritik bir
geçiş noktası vardı oraya yaklaştığımda önümdeki 6 kişilik grubun mola
verdiğini gördüm arkalarında Uşba Dağı 4710 mt ve 4690 lik çift zirvesiyle
harika görünüyordu bir kaç fotoğraf daha çekerek makinayı sırt çantama koydum
mola veren grubu da geçerek yaklaşık 8-10 mt lik kritik geçiş noktasına geldim
yukardan akan toz kar izleri örtmüştü zeminin altı buz olabilir ve tehkike
yaratabilirdi bu yüzden buz kazmasıyla geçmem gerekti, çantamı ayaklarımın
dibine koyup kazmayı çıkarırken bir anda sırt çantam buzul uçurumuna doğru
kaymaya başladı, hamle yapsam yakalacağım fakat durduğum nokta çok tehlikeli ,
kıpırdayamadım bile. 150 mt ötede takılıp duran çantamın içinden fotoğraf
makinamın çıkışını hazin bir şekilde izledim makina çantanın 40 mt aşağısında
durmuştu. Aşağıya inip malzemeleri alabilirmiyim diye baktım, yok mümkün değil ölüm tehlikesi var üstelik
yanımda teknik malzemede yok. Benim yolda geçtiğim 6 kişilik grubun Rus rehberi
de olanları görmüştü, rehber bana sakın oraya inme tehlikeli bölge dedi. Buruk
biçimde inişe devam ettim 4700 mt civarlarına gelen bir kar motorsikletine
binerek kamp yerine döndüm. Atilla abi Kamer'i kar aracına bindirdikten sonra
benim peşimden 5300 m ye kadar gelmiş fakat akut dağ hastalığına yakalanıp geri
dönmüş. Birbirimizi tebrik edip çaylarımızı içtik.Ben ranzanın üstünde
yatıyorum, konteynerler 8 kişilik 4 tane ranza var.Yaklaşık 3-4 saat sonra
bizim konteynere İgor isimli bir Rus Dağ rehberi geldi ve ortadaki boşluğa sırt
çantasını koydu. Çanta benim düşürdüğüm çantanın aynısı, bu kadar benzerlik olamaz
dedim. Kamer'e çantayı gösterdim, oda onayladı ama Dünya'da bu çantadan sadece
sende yok dedi, ama çantanın yanındaki kazma düşürdüğüm kazmam, hemen ranzadan
aşağıya atladım ve bu çanta benim dedim nasıl aldınız diye İgor’a sordum. O da
olanları bilmediği için önce çantayı vermek istemedi fakat sonra ikna oldu.Bir
arkadaşı snow board'la geçerken çantamı görüyor ve alıp kendisine taşıması için
veriyor oda tesadüfen bizim kaldığımız konteynere hatta benim ranzanın dibine
ayağıma kadar getiriyor.İgor'la birbirimizi daha önce hiç görmedik hiç
konuşmadık olanları da bilmiyor. Bu bir mucize olmalı çünkü yaklaşık 200-250
kişinin kaldığı bir bölgede çanta ayağıma kadar geliyor...İgor'a fotoğraf
makinamdan bahsettim, eğer bulabilirse sadece sd kartları bana getirmesini
istedim , iki gün sonra tekrar o bölgeye gitti ama makinamı bulamadı...
Dağcılık hayatım boyunca çektiğim en
güzel fotoğraflar Elbruz’un buzullarında kalmıştı maalesef ve hafızamda
unutulmaz bir yer tutacaktı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder